HİTLER HAYATI İLE ÖDEDİ, AMA TALÂT “KAHRAMAN”!

Ermenilerin çektikleri 1915’te başlayıp bitmedi. Nisan 1915’te ile başlayan “Yüz Yıllık Harekât Planı” dır. O “lanetli” başlangıcın bu yıl yüz üçüncüsünü “idrak” ediyoruz.

Ediyoruz da, ne 1915’i ve ne de 1915’in zihniyet ve kurumlarının hâlâ yaşamakta olduğu görülebilmiş değildir. O yüzden sandıktaki yazılar sararmış değil ve maalesef ter ü taze duruyor. Buyurun:

Müslüman olmayanlara uygulanan zulmü  anlamış gibi görünenlerde bile; “ama onlar da bize yaptı”, “Osmanlı saltanatında olan olmuş, Cumhuriyetimiz tertemiz”; “1915 Bir avuç İttihatçı’nın suçu” ya da “Harekât Planı’nı Almanlar hazırladı, İttihatçıları kullandı” deyip rahatlama eğilimi yaygın. Bu rahatlık insanı yüzleşip “özür” dilemeye değil, daha çok “mazeret” üretmeye götürür.  “Mazeret”ler yüzleşmenin arkasından dolaşıp kaçmanın kapısını açar. Neden?

Hitler Hayatıyla Ödedi, Ama Talat Kahraman

Çok basit: Nisan 1915’te uygulamasına geçilen plan, Hitler’in Yahudilere uyguladığı soykırımdan farklı olarak “tam başarı” ile uygulanmıştır ve doksan dokuz yıldır “güncellenerek”  yürütülmektedir. “1915 Zaferi” İttihatçı Cumhuriyet’in temelidir ve o “zafer”in dersleri kesintisiz uygulanmıştır, uygulanmaktadır.  En son örneklerini hatırlamak yeter: Rahip Santaro, Zirve ve Hırant Dink cinayetleri. Bunlar; ne Almanların, ne de sadece Ergenekon Çetesi’nin üstüne atıp sıyrılacak “tesadüfi” hunharlıklar değildir, “güncellenmiş İttihatçı eylem planı” parçalarıdır.

22 Nisan tarihli Taraf’ta “Türkleştiremediklerimizden misiniz” başlıklı yazıda sözü edilen “Hür Türkiye” gazetesinin 9 Temmuz 1928 tarihli nüshasında “Bu Vatanda Ermeniler Nasıl Mesut Olabilirler” başlıklı bir yazı dizisinin ilkine yer verilir. O yıllar “İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış İttihatçı Cumhuriyet  toplumu”nda Ankara’dan farklı düşünmenin “suç” sayıldığı zamandır. Aşağıda diziden sadeleştirerek aktaracağım satırlar bu gözle okunmalı:

“Saltanat ve meşrutiyet devirlerinin hataları nasıl hükümet işlerini ellerine alıp devlet ve milleti istedikleri gibi idare edenlere ait ise Ermenilere atfolunan hareketten de aynen cemaati idare edenler mesuldür, hükümet ve Türk kardeşlerimiz ile Ermeniler arasında açılan çukur her zaman bu adamların kazmaları ile kazılmış ve Ermenilere mezar olmuştur; verilen kurbanlar artık bu çukuru doldurmaya yeter.”

Adaletli Suç Dağıtımı

İttihatçı Cumhuriyet, on üç yıl önce işlenen “suç”u, bugün yapıldığı gibi toptan inkâr edemiyor, “biz Türkler asla öyle şey yapmayız” diyemiyor. “Ama onlar da bize yaptı” simidine de sarılamıyor. Çünkü yaşananlar çok taze ve bu suçtan mahkum olmuş kimi İttihatçılar iktidar koltuğunda. Onun için suçu koskoca İttihatçı devlet ile bir cemaati yönetenler arasında “adil” dağıtma yoluna gidiliyor. “Evet, karşılıklı kötü şeyler oldu” kabulü ile beraber kabahat hep bir “o adamlar” ve onların “kazmalar”ına yükleniyor. İlerideki yıllarda bu anlayış, suçu “emperyalizm”e yükleyerek “devrimci” bir içerik (!) de kazanacaktır.

“Kardeşler! Senelerden beri devam eden felâketlere  nihayet vermek ve biraz nefes almak arzu ediyorsak,… biz bugün bütün manasıyla Türk kardeşlerimiz gibi hareket etmeye mecburuz; onların sahip oldukları hakları biz kendimiz için istemeye kalkışacak olursak bu hareketimiz cinnetten başka bir şey olmaz…”

Bu “kardeşler” seslenişi bir İttihatçı jargonudur. Kardeşizdir, ama eşit değilizdir; yaşımız, boyumuz, posumuz faklıdır, biz büyük “erkek” kardeşizdir. “Osmanlı’da Müslüman halk, yani Milleti Hakime kendini daima Müslim olmayanların üstünde tutmuştur. Çünkü “mülk”ün sahibidirler. Beş asırlık üstünlük hali Tanzimat ile yasalar önünde eşitliğe doğru meyledince büyük depremin öncü sarsıntıları başlar. Büyük Deprem 1915’dir. Cumhuriyet’e erişesiye Hıristiyan nüfus artçı depremlerle yok düzeyine indirilir.”(T.Ulusoy, 14 Şubat 2013, Taraf) Cumhuriyete eriştikten sonra da, doksan yıldır Hıristiyanlara, Yahudilere, Kürtlere, Alevilere edilenler bir “artçı” süreklilik gösterir. Devlet “İttihatçı dosyalar” üzerinden yönetilir.

Bir Tehdit Sözü: Akıllı Ol!

“Kardeşler! İyi dinleyiniz; Bizim dedelerimizin, babalarımızın saadet ve refahı derecesinde bahtiyar yaşamamız çoktan sağlanmıştı. İçimizde hakikati görenler ve cemaatin kurtuluşunu düşünenler senelerce alçakgönüllülükle çalışıp bu neticeye kavuşmuşlardı;.. fakat bir takım beyinsizlerin gerek hükümete ve gerek cemaate karşı küstahlığı …  yapılan çılgınlıkların sonucunu görmeye mecbur bıraktı (bizi),..”  Yani Ermenilere yönelik “çılgınlıklar” yapıldı, hem de gözler önünde yapıldı. Olanlar hep bazı” beyinsizler” yüzünden oldu. Artık İttihatçı aklın vicdansızlık çağında “beyinsiz” olma “akıllı” ol. Ergenekoncu tayfanın ünlü tehdidi gibi değil mi?!

“Şimdi onların melus suratlarına bağırıyoruz, biz Türküz. Bir adım daha ileri gitmenize müsaade edemeyiz,maskelerinizi çıkarınız, siz çıkarmazsanız Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin adil kanunları o maskeleri suratınızla birlikte yırtar, atar.”

Yırtıcı ve “adil” kanunlar “Türk” olmanızı emrediyor. Emre zamanında ve tam olarak uyulmadığı takdirde: 1934 Trakya Pogromu olur; 1937-38 Dersim Tertelesi olur; 6-7 Eylül 1955 Yağması olur; 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül askeri darbeleri olur, Kürt milletine her türlü eziyet reva görülür…

Eğer 1915 ile yüzleşmez isek, bakın siz daha  ne soykırımlar, ne depremler, ne terteleler olur!..

Talât Ulusoy

ATİLLA DİRİM’den (Fazla söze ne hacet?!)

Yüz sene önce yaşanan trajedinin sonuçları, halen günümüzü etkiliyor. Yüz sene önce bugün Türkiye adı verilen topraklarda Hıristiyanların ortadan kaldırılmasıyla, toplumun ekonomik ve sosyal itici gücü de ortadan kaldırıldı. Ne sanayi kaldı, ne ticaret, ne tarım, ne şehircilik. Durum ortada. 1915’in ötekileştirici nefreti, dünyaya özgürlükler penceresinden bakmaya çalışanların başının üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. Tek dil, dek millet, tek devlet, 1915’ten sonra yaratıldı ve içinde bulunduğumuz korkunç duruma neden oldu. O yüzden 1915 ile yüzleşemezsek, hesaplaşamazsak, sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıramazsak, içinde bulunduğumuz durumdan hiç çıkamayız. 1915, Türkiye’nin Gordiyon Düğümü’dür. Çözebilirsek kurtuluşun kapısını aralayacağız.